Mevlana’nın Mezar Odası’nın Hikayesi; Tarihler 1273 yılını gösterdiğinde Mevlana Celaleddin Rumi’nin vefat haberi tüm Anadolu’ya ulaşmıştı. Cenazesine o kadar çok insan gelmiş ki bugün yatmakta olduğu mezar odasına gelene kadar 8 saatlik bir zaman geçmiştir. Zaten asıl hikaye de bundan sonra başlar.
Anlatılan hikaye odur ki Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sultan 4. Murat Mevlana’nın türbesini ziyarete gelir ziyareti esnasında iken, Mevlana’nın Mezar Odası içerisinde ne olduğunu çok merak etmiştir. Bu merakından dolayı da mezar odasına girmek istemiş fakat o zaman da yaşayan Mevlevi dervişleri bu duruma çok karşı çıkmışlar. Sultan 4. Murat’ın buraya girmesini engellemişlerdir. Bu duruma çok şiddetlenen Sultan 4. Murat elinde bulundurduğu tesbihi odanın içine atar veya düşürür. Bu tesbihi aldırmak için de bir kız çocuğunun mezara inmesini isterler fakat kız çocuğu o kadar şaşkındır ki mezardan çıktığında dili tutulur.
Bu olayın ardından artık Mevlana’nın Mezar Odası ile alakalı sır iyice merak edilmeye başlanır. Herkesin değişik bir sorusu vardır kafasında. Acaba küçük kız ne gördü de bu kadar korktu ve dili tutuldu?
Bu olayın ardından o dönemde yaşayan ve mevlevilerin önde gelen zatları tarafından 1640 yılında Mevlana’nın Mezar Odası’nın ağzını güzel bir şekilde tuğla ile örüp üstü de kurşun ile kapatılma kararı alınıyor. Böylelikle mezar odası bütün sırlarıyla beraber ebediyete kadar sırlarıyla birlikte sessizliğe gömülür.
Tabii odanın hikayesi burada Bitiyor mu? Hayır aradan Tam 3 Asır geçer Yani 300 yıl sonra Mısır’da yaşamış olan piramit sırlarına benzeyen birkaç olay daha yaşanır. Bu olayın da sadece ve sadece iki tanığı vardır Birincisi olayı bizzat kendisi yaşayan Yusuf Akyurt Öteki de Bu yaşanan Hadise’yi Murat Bardakçı hocaya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca Efendi.
Takvimler 1930’lu yılların güzel bir gününü göstermekteydi Mevlana Müzesi’nin müdürü olan Yusuf Akyurt bir gün odasında tek başına otururken aklına sandukanın altında bulunan mezar odası gelir. İçinden acaba ben şu odaya bir girsem de ne olduğunu görsem diye geçirir ama bir yandan da kendisine gelecek olan tepkilere karşı kararsızdır. Bu arada kapı çalınır ve içeriye müzenin yaşlı bir odacısı girer. Bu yaşlı adam aslında bir mevlevi dervişidir. Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından hepinizin malumu tekke ve zaviyeler kapandığından dolayı müzeye çevrilmiş olan türbede Odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir. Bu yaşlı adam yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde İçeri girer ve Yusuf akyurt’un bütün tüylerini diken diken eden şu sözleri söyler. “sakın oraya inmeyi düşünmeyin” tabi duruma çok şaşıran müze müdürü kararından vazgeçmez. Mezara inmek üzere kurşunla kaplı olan kapının önüne gelir halıyı kaldırmak ister. tam kapağı açmak üzereyken bir adam ağıra çağıra İçeri girer yetiş yetiş Müdür bey evin yanıyor. Müze müdürü evine gidinceye kadar ev kül olmuştur İşte tam bu esnada eline bir telgraf gelir müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir daha doğrusu sürülmüştür.
Sadece bu kadar mı Tabii ki değil Ankara Konya Yolunda seyahat etmekte olduğu kamyon yolda bir karı ise girmesi ve kapının aniden açılması ile müze Müdürü’nün oğlu araçtan fırlar ve oracıkta maalesef hayatını kaybeder. Kimine göre bu mezar odasının Sırrı müdürü Hala takip eder.
Müze müdürü Yusuf Akyurt oğlunun maaşını alıp Konya’ya geri döner cenaze töreninden hemen sonra Mevlana Müzesi’ne gider ve sandukanın başında ellerini açar haykırmaya başlar Yetmedi mi affet artık
Şimdi ise akıllarda birçok soru kaldı. Acaba küçük kızın dili neden tutulmuştu peki yaşlı olan Odacı Derviş müdürün içinden geçirdiği düşünceyi nasıl tahmin etmiştim tam mezar odasına girmeye niyetlendiğin de nasıl olmuştu da 10 müdürün evi yanmıştı. Tüm Bu yaşadığınız garip olaylar Acaba gerçek mi yoksa efsane mi ancak bildiğimiz bir tek şey var ki Mevlana’nın mezar odası tam 738 yıldır sırrını korumaya devam ediyor…
Bu yazı www.gizemlidunyam.com Sitesine Aittir. Kaynak Gösterilmeden Başka Sitelerde Yayınlamak Yasaktır.